19.08.2021 tarihli bu blog yazısı Novigado Aktif Öğrenme Blogundan çevrilerek alınmıştır. Novigado Projesi tarafından oluşturulan Aktif Öğrenme Blogu , aktif öğrenmeye, yenilikçi öğrenme alanlarına ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin mevcut ve gelecekteki sınıflara ve okullara entegrasyonuna odaklanır. Bu blogda proje ortakları, Geleceğin Sınıfı Elçileri, FCL ağ laboratuvarları, öğretmen eğitmenleri, davetli uzmanlar vb. tarafından yazılan hikâyelerine yer verilmektedir. Yayınlanmak üzere bir hikâye göndermek isterseniz, lütfen bunu fcl@eun.org adresine gönderin.
Coimbra Eğitim Okulu ve Araştırma, Eğitim, Öğretim ve Müdahale Merkezi (ESEC) Marco Bento
Öğrenmenin her an ve her yerde gerçekleştiği bir çağda, eğitimde teknoloji kullanımına ne kadar ihtiyaç duyulduğunun farkında mıyız? Günümüzde salgın bu süreci hızlandırmıştır. Bununla birlikte, teknolojinin eğitim bağlamında kullanılmasının bir asırdan fazla bir geçmişi olmasına rağmen, onu kullanmakta hala isteksiziz. Okullarda sadece teknolojik değil, eğitim pedagojisinde de değişim içeren bir dönüşüm çağrısında bulunuyoruz. Bilgiye erişim artık sadece okullara bağlı değil. Öğrenciler bilgiyi kolayca araştırıp bulabilirler, ancak doğru olanı seçme ve doğru analiz etme konusunda zorluklarla karşılaşabilirler.
Bu yepyeni eğitim sürecinde öğretmenin rolü kökten değişmiş, yeni özellikler kazanmıştır. Ancak mevcut gerçekliğe alışmak kolay bir iş değildir. Bu nedenle öğretmen eğitimi, öğretmenlerin yeni tür öğrenicilere uyum sağlamalarına yardımcı olmak ve onlara en son teknolojiyi nasıl kullanacakları konusunda rehberlik etmek açısından önemlidir. Son zamanlarda, bir anda Acil Uzaktan Eğitim ve dijital teknolojilerin kullanımının eğitim sistemi için “Yeni Dünya” haline geldiği bir gerçektir. Bazı öğretmenler için bu değişim daha doğal olurken, bazıları için bu durum hızlı bir geçiş yapmak zorundalığı oluşturmuş ve bu da zorlukları ve hataları beraberinde getirmiştir.
Yüz yüze ve dijital eğitimin bir savaşın zıt tarafları olduğu varsayımına dayanarak, dijital eğitim son zamanlarda öcü gibi gösterilmiştir. Bu oldukça yanıltıcı bir durumdur zira her iki ortam da eğitimin iyileştirilmesi için temel teşkil edebilmektedir.
Çoğu öğretmenin, velinin ve öğrencinin; kaynak eksikliği (bilgisayar veya internet bağlantısı gibi) ve dijital ortama uygun pedagojik ve teknik hazırlık nedeniyle, Acil Durum Uzaktan Öğrenme ile ilgili deneyimlerini eleştirel bir şekilde yansıtmış olması yeni düzende güven kaybına sebebiyet vermiş olabilir.
Gerçek şu ki, ne okul ne de dünya bu türden bir salgına hazırlıklı değildi. Acil durumda öğretmenler okul eğitiminin aksamaması için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Tüm bu nedenlerden dolayı, herhangi bir çevrimiçi eğitim türünü Acil Uzaktan Öğrenme olarak adlandırmaya devam etmek, bu durumu olumsuz bir olgu gibi algılatacağından yanıltıcı bir hal alabilir.
Şimdiki zorluk, dijital ve yüz yüze eğitim ortamlarını (Hibrit Öğrenme Modelleri) birleştirmeye çalışarak okul ortamını yeniden düşünmektir.
Birçok öğretmenin bunu öğrencileriyle birlikte uygulamaya koyduğunu ve “analog” senaryoların kopyası olmayan pedagojik senaryolar yarattığını biliyoruz. Öğrenciler, bilgileri aramaya ve seçmeye, videoları izlemeye ve analiz etmeye, içeriği sistematik hale getirmeye ve öğrendiklerini bir araya getiren kaynaklar üretmeye teşvik edilmektedir.
İşbirliği, ferdi olarak soyutlanmanın üstesinden gelmek ve öğretmenlerin profesyonel olarak gelişimlerine devam etmelerine yardımcı olmak için çok önem arz etmiştir. Birçok öğretmenin deneyimleyebildiği ağ bağlantılı öğrenme, ülkenin çeşitli yerlerinden meslektaşlarıyla çevrimiçi ilişkiler kurmalarına ve böylece mesleki gelişim için öğrenme ağları oluşturmalarına izin verdiği için faydalı olmuştur.
Öğrenmede dijital teknolojilerin kullanımı öğrencilerin bilgi gelişimini tamamlamaktadır. Öğrenme sürecinde muazzam bir katma değer oluşturan sınıf dinamiklerini ve resmi olmayan öğrenmenin gelişimini desteklemeye hizmet etmektedirler. Bu bağlamda eğitim sisteminin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri yeni pedagojik öğrenme ortamlarının tasarımıdır. Öğretmenin rolünü yeniden düşünen pedagojik modeller hakkında düşünmenin zamanı gelmiştir: hangi alanlarda, hangi kaynakları kullanmak suretiyle ne, neden ve nasıl öğretmektedirler.
Öğrencilerin mobil teknolojilere büyük bir ilgi duyduklarını ve bunları iletişim kurmak, araştırma yapmak, oyun oynamak veya sosyal bağlantılar kurmak için günlük olarak kullandıklarını biliyoruz. Buna göre, eğitim kaynakları içinde mobil teknolojiler aracılığıyla pedagojik, teknolojik, yakınsak, taşınabilir, çoklu medya ve etkileşimli kaynakları kullanmak suretiyle öğrenme sonuçlarını iyileştirme ihtimali mevcuttur.
Yeni medya, eğitim ve öğretimi değiştirmektedir. Bilgiye erişimi sadece açmakla kalmayıp, aynı zamanda farklı iletişim biçimleri kullanarak çeşitli biçimlerde (metin, görüntü, ses, video) içerikler sağlamaktadır.
Eğitim stratejileri, çeşitli duyuların dahil edilmesini teşvik etmelidir: hayal gücü, sezgi, işbirliği ve duygusal etki. Görüntü, video, müzik (multimedya kaynakları) gibi formatlar, öğrenme sürecini kolaylaştırabilir ve duyuları, duyguları ve mantığı birbirine bağlayarak öğrenenlere etkileşimli deneyimler sunabilir. Bu sayede öğrenciler etkin birer eleman haline gelebilirler. Etkililiği, öğrencilerin araştırmaya dahil olmaları, bilgileriyle etkileşim içinde olmaları ve bunu ifade etmenin yeni yollarını aramalarıyla derinden bağlantılıdır.
En yaygın olarak kullanılan hibrit model, daha fazla verimlilik için yüz yüze ve sanal eğitimi birleştiren “Ters yüz edilmiş öğrenme“ dir.
Öğrenciler çevrimiçi (evde veya okulda) çalışma ve öğrendiklerini sınıfta gruplar halinde veya bireysel olarak tartışma fırsatına sahiptir. Yüz yüze etkinlikler, tartışmalar, projelerin detaylandırılması, araştırmalar gibi farklı şekillerde gerçekleştirilebilir. Bu model, öğrencileri öğrenme çıktılarının üretimine dahil ederek öğrenme sürecini daha anlamlı hale getirmektedir.
Hibrit modeller, her öğrencinin okul içi ve okul dışı erişim koşullarının çeşitliliği göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Öğretmenler, dijital teknolojilere neredeyse hiç erişimi olmayan, kısmi veya düzenli erişimi olanlar için farklı etkinlikler tasarlamalıdır: dersten önce (bireysel çalışma), ders sırasında (yüz yüze veya çevrimiçi grup etkinlikleri) ve okuldan sonra (izleme ve değerlendirme) gibi.
Bugün okul için en büyük zorluk, geleneksel öğretmen-öğrenci ilişkisini etkin ve daha katılımcı bir modele dönüştürmektir. Bu zaman alacak karmaşık bir süreçtir.
Yazar: Marco Bento Coimbra Eğitim Okulu’nda öğretmen ve Minho Üniversitesi Araştırma, Eğitim ve Müdahale Merkezi’nde (ESEC) ve Eğitim Araştırma Merkezi’nde eğitim teknolojisi araştırmacısıdır. Ayrıca, Portekiz’deki ilk Google for Education referans okulu olan Colégio Santa Eulália’nın Pedagojik Yönetiminin bir parçasıdır ve Google Eğitimciler Grubu SUPERTABi’ye liderlik etmektedir.
Makale, Portekizce’den İngilizce’ye Patricia Baeta tarafından, İngilizce’den Türkçe’ye ise Taner Gürses tarafından çevrilmiştir.